RÜYALARINI TÜRKÇE GÖREN BİR ALMAN BİYOLOG
ORD.PROF.DR.CURT KOSSWİG
Prof.Dr.Mustafa KURU
Başkent Üniversitesi Rektör Danışmanı
Avrupada’ki Ünivesitelere benzer şekilde olan Darül-Funun-ı Şahane ilk Türk Üniversitesi olarak 1900 yılında İstanbul’da açılmıştır. Fakat bu Üniversite’de diğer eğitim kurumlarında olduğu gibi Medrese geleneğinden kurtulamamıştır.
Darül-Funun-ı Şahane’ye 1924 yılında katma bütçe ile mali özerklik ve aynı zamanda tüzel kişilik kazandırılmış, yeni Fakülteler açılmış ve adı da İstanbul Darül-Fununu olarak değiştirilmiştir. Tüm bu değişikliklere karşın, devrimlere karşı olumsuz tutum takınılmış ya da sessiz kalınmış, ciddi ve topluma yararlı çalışmalar yapılamamıştır.
Bu nedenlerle, laik bir bilim anlayışı, gözlem ve deneye dayanan bir öğretim ve her türlü doğmatik anlayıştan arınmış bir Üniversite için yeni bir Üniversite Reformuna ihtiyaç duyulmuştur.
Atatürk yeni bir Üniversite Reformunun hazırlıkları için 1932’de Cenevre Üniversitesi Pedagoji Profesörü Albert Malche’yi davet etmiştir. Malche raporunun sonunda; Darül Fünun’un batılı örneklerinin gerisinde kaldığını, bu nedenle DarülFünun’daki öğretim üyelerinden büyük bir kısmının işlerine son verilmesinin gerekli olduğunu ve bunların yerine yurt dışından donanımlı genç bilim adamlarının getirilmesinin uygun olacağını önermiştir. Bu rapor benimsenmiş ve Darül Funun’daki 240 öğretim üyesinden 157’sinin görevine son verilmiştir.
Türkiye’de ikinci Üniversite Reformunun yapıldığı yıllarda, Almanya’da da Hitler yönetime gelmiştir. Naziler Alman Üniversitelerindeki Yahudi kökenli profesörlere ve kendilerine karşı çıkan Alman profesörlere aşırı baskı yapmaya başlamışlardır. Bunlardan bazıları görevlerinden alınmış bazıları ise sürgün edilmişlerdir. İlk sürgün edilenlerden biri Prof. Dr. Albert Einstein’dir. Einstein, Paris’te Almanya’dan kaçma yollarını arayan öğretim üyelerine yardım etmek amacıyla bir dernek kurmuştur. İstanbul’da kurulan yeni Üniversite’de öğretim üyesine ihtiyaç olduğu haberini alınca, zamanın Başbakanı İsmet İnönü’ye Yahudi kökenli profesörlere görev verilmesi konusunda bir mektup yazmıştır.
Ayrıca İsviçre-Zürih’teki Yardım Derneği Başkanı Prof.Dr. Philip Shwartz da Türkiye’ye gelmiş ve Yahudi kökenli, profesörlerin görevlendirilmesi için Millî Eğitim Bakanı ile görüşmüştür.
Bu görüşmeler sonucunda İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümüne; Ord. Prof. Dr. AlfredHeilbronn (Botanik), Ord. Prof. Dr. Leo Brauner (Botanik) ve Ord. Prof. Dr. Andre Naville (Zooloji) göreve başlamışlardır.
Andre Naville 1937’de o dönemin korkutucu hastalığı olan tifo’dan ölünce yerine Ord.Prof.Dr.CurtKosswig atanmıştır.
Kosswig’in gençlik resmi
Ord.Prof.Dr.Curt Kosswig 30 Ekim 1903’te Berlin’de doğmuştur. Berlin Üniversitesi’nde Felsefe Doğa Bilimleri ve özellikle Zooloji-Genetik ağırlıklı bir eğitim almıştır. 1 Nisan 1927’de Genetik konusundaki doktorasını tamamlamış ve MünsterÜniversitesi Zooloji Enstitüsü’nde asistan alarak göreve başlamıştır.
Münster Üniversitesi Felsefe ve Doğa Bilimleri Fakültesi Zooloji Enstitüsü’nde 1930’da doçent olmuştur. Aynı yıl meslektaşı Leonere Beshorner ile evlenmiş ve bu evlilikten 3 erkek çocukları olmuştur.
1933 yılında Baraunschweig Teknik Yüksekokulunda Genel Biyoloji ve Zooloji dalında profesörlüğe atanmıştır.
Braunschweig yılları Kosswig için çok sıkıntılı geçmiştir. Çünkü; Kosswig Nazilerin özellikle Yahudi kökenli profesörlere karşı olan tutumlarına karşı çıkmakta ve protesto etmektedir. Gerçekte Kosswig saf bir Alman olup geçmişte silahlı talebeler ve Alman Millî Gençlik teşkilatlarının üyeliğinde bulunmuştur. Tüm bunlara karşın, Kosswig bölgenin SS Eğitim sorumlusu yapılmış, bölgede konferanslar vermesi, konferanslara Hitler selamı ile başlaması ve Nasyonal Sosyalist İşçi Partisine üye olması istenmiştir.
Bu sırada beraber çalıştıkları yakın dostu Botanikçi Ord. Prof. Dr. Alfred Heilbronn’un un Yahudi olması nedeniyle görevden alınması bardağı taşıran son damla olmuş ve Kosswig bu olayı protesto etmek için SS Eğitim sorumluluğundan istifa etmiştir. Çok geçmeden Kosswig ifadeye çağrılmıştır ve yakın bir zamanda kendisinin de toplama kampına alınacağını hissetmiştir.
1937’de kendisine İstanbul’dan, uğruna istifa ettiği Ord. Prof. Dr. Alfred Heilbronn’dan sevindirici bir mektup gelir. Mektupta tifo’dan hayatını kaybeden Fen Fakültesi Hayvanat Enstitüsü Direktörü Ord. Prof. Dr. Andre Naville’den boşalan kadroya Ord.Prof.Dr.Curt Kosswig önerilmektedir.
Üstelik Heilbronn mektubunun yanında yol parası olarak kullanması amacıyla, Viyana’daki hesabından para çekilmesi için Kosswig’e bir de vekalet yazısı göndermiştir.
Kosswig, Türk konsolosluğundan vize, Bulgar Konsolosluğundan ise transit vizelerini alır ve Sofya uçağı için hava alanına yönelir. Korku içinde havaalanında SS memuruna pasaportunu uzatır, korkusuna rağmen SS memuru kayıtsız bir şekilde işlemini yapar. Kosswig sevincinden son kez “Heil Hitler” diye selam verip Sofya uçağına biner ve İstanbul’a ulaşır.
Bu şekilde İstanbul’a gelen Ord.Prof.Dr.Curt Kosswig 1 Ekim 1937’de İstanbul Üniversitesi’nde Zooloji Profesörü ve Enstitü Direktörü olarak atanır.
Ord.Prof.Dr.Curt Kosswig Türkiye’de görevli olduğu süre içerisinde,
Çok sayıda ders vermiş ve üçüncü yıldan itibaren derslerini Türkçe anlatmıştır.
- Ortaöğretim ve Üniversite için Biyoloji ders kitapları yazmıştır.
- Çok sayıda bilim insanın (18 Doktora) doktoralarında tez yöneticiliği yapmıştır. Bu bilim adamlarından bir çoğu daha sonra Türkiye’deki Biyoloji bölümlerinde kurucu olarak görev yapmışlardır.
- Bilimsel derneklerin kurulmasına katkıda bulunmuştur.
- Bilimsel dergilerin yayımını teşvik etmiştir.
- Anadolu Faunasının ortaya çıkarılması için bilimsel geziler düzenlemiştir. Bu çalışmalarından ötürü 6 cins ve 42 tür ve alttüre Kosswig’in ismi verilmiştir.
- Manyas Gölü Millî Parkı (Manyas Gölü Kuş Cenneti)’nı kurmuştur.
- 1951 yılından itibaren Baltalimanı Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü Direktörlüğü’ne atanmıştır.
Temmuz -1955’te Hamburg Üniversitesi Zooloji Enstitüsü, Zooloji Müzesi Direktörlüğü’ne atanan Ord. Prof. Dr. Curt Kosswig Türkiye’den ayrılmıştır.
1969 yılında Hamburg’tan emekli olan Kosswig Atatürk Üniversitesi’nde (Erzurum) 2 yıl süre ile misafir profesör olarak görev almıştır.
Atatürk Üniversitesi’nde de Biyoloji Bölümünün gelişmesine önemli katkılar sağlamış, lisansüstü dersler ve seminerler vermiş, doktora tez yöneticiliği yapmış Anadolu Faunasının tespiti konusunda önemli bilimsel geziler düzenlemiştir.
29 Mart 1982’de Hamburg’da vefat eden Ord.Prof.Dr.Curt Kosswig’in naaşı vasiyeti üzerine İstanbul’a getirilmiş ve kendisinden daha önce vefat eden eşinin Rumeli Hisarı Aşiyan Mezarlığındaki mezarı yanına defnedilmiştir.
Bu dönemde Türkiye’ye gelen tüm profesörler, Cumhuriyet ilkelerini çok benimsemiş Türkiye’yi ve Türkleri çok sevmişlerdir. Prof.Dr.Muhtar Başoğlu’na göre “Kosswig bir Türk den daha iyi bir Türk” tü.
Benim de doktora hocam olan Ord. Prof. Dr. Curt Kosswig’e “hocam Türkleri seviyor musunuz” diye sorduğumuzda “Çocuklar ben rüyalarımı Türkçe görüyorum” derdi.
Kosswig ile Bilimsel gezi-Kemaliye/Erzincan
1954 yılından sonra Hamburg Üniversitesinde , bir lisansüstü dersinde Alman öğrenciler Kosswig’i protesto etmeye başlarlar. Derste İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji asistanlarından Melekper Öktay da bulunmaktadır. Kosswigprotestonun nedenini anlayamaz ve dersi anlatmaya devam eder. Fakat Alman öğrenciler de protestoya devam ederler. Bu sırada Melekper Öktay parmak kaldırır ve “Hocam dersi Türkçe anlatıyorsunuz” der Kosswig’in ifadesine göre sınıfta gözü MelekperÖktay’a ilişince eski İstanbul günlerini hatırlamış ve bilinçaltından Türkçe konuşmaya başlamıştır.
Bilimsel çalışmaları da çok yakından takip eder, verilen görevlerin zamanında ve iyi bir şekilde yapılıp yapılmadığını kontrol ederdi. Bilimsel araştırmalarım sırasında 1970 yılında , Ceylanpınar (Urfa)’da Habur Nehri’nin kaynak sularında Hint Okyanusu kökenli bir kefal (Planiliza abu ) ve Çıldır ( Ardahan)’ın yaklaşık 2.500 m. Yükseklikteki Kotanlı köyü deresinde (Kura Nehri)’de Hazar Denizi kökenli bir Kaya Balığı ( Gobius cephalarges constructor) tespit etmiştim. Bunlar ilk kayıt olduğu için Kosswig şüphe ile yaklaştı ve bu balıkları herhalde balıkçıdan satın alındığımı bile düşündü. Daha sonra benimle bu iki türü yakaladığımız lokalitelere gelip balıkları yeniden yakalayınca bana inandı ve bu güveni tüm yaşamı boyunca devam etti. Bu güvenin bir işareti olarak Erzurum’dan ayrılırken, referans olarak kullanmam amacıyla yalnız kendi imzasını taşıyan çok sayıda boş dosya kâğıtlarını bana bırakmıştı.
Kosswig Erzurum’dan ayrıldıktan sonra da Bilimsel çalışmalarımı, makalelerimi, akademik kariyerlerimi yazdığı mektuplarla yakından takip etti. Mektuplarını hep Türkçe yazardı ve sonunu “gözlerinden öperim” ifadesi ile bitirirdi.
Sonuç olarak, Ord. Prof. Dr. Curt Kosswig ikinci vatanı olarak tanımladığı bu ülkeye karşı kendisini son derece minnettar hissederek, modern biyoloji biliminin kurulmasında ve onun gelişmesinde büyük hizmetler vermiş ve Türk Doğa Bilimleri tarihindeki unutulmaz yerini almıştır.
Gerek örnek bir bilim adamı ve gerekse Doktora hocam olan Ord. Prof. Dr. Curt Kosswig’i bir kez daha şükranla anıyorum.